Makale

Astımın Anksiyete ile İlişkisi ve Tedavi Stratejileri

Astımın Anksiyete ile İlişkisi ve Tedavi Stratejileri

02.02.2024

Astım, solunum yollarının kronik olarak inflamasyonu sonucu ortaya çıkan ve nefes darlığı, öksürük ve hırıltı gibi semptomlarla karakterize edilen yaygın bir solunum sistemi hastalığıdır. Ancak astım sadece fiziksel semptomlarla sınırlı değildir; hastalığın psiko-sosyal boyutu da önemli bir etkiye sahiptir. Astım hastaları, hem astımdan kaynaklanan duygusal tepkilerle baş ederken, hem de sosyal, ekonomik ve kişisel yaşamlarında çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadırlar.

Özellikle günlük yaşam aktivitelerini sürdürmede zorlanma, iş ve okul devamsızlığı, kalabalık ortamlardan kaçınma, sosyal izolasyon ve ekonomik güçlükler sık görülen problemlerdir. Astımın yol açtığı nefes darlığı ve semptomlar, hastaların sosyal ilişkilerini etkileyebilir ve normal yaşamlarını sürdürmelerini zorlaştırabilir. Bu nedenle astım hastaları, hastalıklarına bağlı olarak çeşitli psikolojik sıkıntılar yaşayabilirler. Bunlar arasında anksiyete, korku, depresyon, öfke, umutsuzluk, suçluluk ve utanç gibi duygusal tepkiler yaygındır. Hastalığın şiddeti arttıkça bu duygusal tepkilerin sıklığı ve şiddeti de artabilir. Hastalar, özellikle nefes darlığı hissetiklerinde anksiyete yaşama eğilimindedirler ve bu da astım semptomlarını arttırıcı roldedir.

Özellikle gençler arasında astım ve anksiyete arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceleyen araştırmalar, astımı olan gençlerin astımı olmayanlara kıyasla anksiyete bozuklukları ve semptomları açısından daha yüksek düzeyde olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlamda yapılan bir araştırmada, astımı olan gençlerin %22,7'sinde klinik olarak tanı konmuş anksiyete bulunmuştur. Bu bulgu, astımı olan gençlerin anksiyete geliştirme olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Astım ile anksiyete arasındaki bu ilişkinin anlaşılması, tedavi planlarının geliştirilmesi ve hastalığın daha etkili bir şekilde yönetilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Astım ile yaşayan kişilerde anksiyetenin üç farklı türü gözlemlenmektedir:

1. Semptomlarla İlişkili Anksiyete: Astım semptomlarının ortaya çıkması veya şiddetlenmesiyle ilişkilidir. Örneğin, bir astım atağı sırasında nefes almakta güçlük çekmek veya hırıltı duymak, hastada yoğun endişe ve korkuya neden olabilir. Bu durumda, hasta astım semptomlarının artmasıyla birlikte panik atak yaşayabilir, semptomların gelmesine dair korkular, kaygılandırıcı beklentiler geliştirebilir ve günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayabilir. Bu noktada, astım semptomları azaldığında anksiyete de azalabilir.

2. Tedavi ile İlişkili Anksiyete: Astım tedavisinde kullanılan ilaçların veya cihazların (örneğin inhalerler) kullanımıyla ilişkilidir. Bazı hastalar inhaler kullanmaktan korkabilir ve bu nedenle ilaçlarını düzenli olarak kullanmamaya başlayabilirler. Tedavi ile ilişkili anksiyete, ilaç kullanımı sırasında veya tedaviye bağlı olumsuz deneyimler sonrasında ortaya çıkabilir. Tedavi ile ilişkili anksiyete, tedaviye uyum ve astımın kontrol altına alınması konusunda zorluk yaratarak semptomlarla ilişkili anksiyeteyi de tetikleyici bir rol oynar.

3. Tetikleyicilerle İlişkili Anksiyete: Belirli tetikleyicilere maruz kalmak veya astım semptomlarını artırabilecek diğer faktörlerle ilişkilidir. Örneğin, alerjenlere maruz kalmak veya stresli durumlar, astım semptomlarını tetikleyebilir ve hastada anksiyete hissine yol açabilir. Astımın tetikleyicilerine dair kaygıların sosyal yaşamı etkileyen yönleri göz önüne alındığında, hastaların sosyal ilişkilerinde kısıtlamalar yaşadığı ve izole olmaya yatkınlıkları gözlemlenebilmektedir.

Astım hastalarında anksiyete semptomlarını belirleme ve uygun tedavi seçeneklerini sunma konusunda uzmanlar, çeşitli terapi yöntemlerini uygularlar. Bunlar arasında bilişsel davranışçı terapi, nefes ve stabilizasyon egzersizleri, grup terapisi veya destek grupları ve aile terapisi gibi yöntemler bulunmaktadır. Bu terapi yöntemleri, genç astım hastalarının anksiyete semptomlarını anlamalarına, yönetmelerine ve azaltmalarına yardımcı olabilir.

1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Hastaların düşünce kalıplarını ve davranışlarını değiştirmeye odaklanır. Genç astım hastalarında anksiyete semptomlarını azaltmada etkili olabilir. BDT, hastalara astım semptomları ve anksiyete arasındaki ilişkiyi anlamalarına ve olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olabilir.

2. Nefes ve Stabilizasyon Egzersizleri: Astım atağı sırasında nefesi düzene sokmakta zorlananlar için nefes, stabilizasyon egzersizleri ve rahatlama teknikleri öğretilmesi faydalı olabilir. Bu teknikler, anksiyete semptomlarını azaltmaya, kalp ritmini normal seviyeye döndürebilmeye, kişinin kontrolde hissetmesine ve hem astım atağının hem de astımdan kaynaklanan anksiyetenin kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.

3. Grup Terapisi veya Destek Grupları: Genç astım hastaları için destek grupları veya grup terapisi düzenlemek, hastaların birbirleriyle deneyimlerini paylaşmalarına ve birbirlerine destek olmalarına olanak tanır. Bu gruplar, gençlerin anksiyete semptomlarını anlamalarına ve yönetmelerine yardımcı olabilir.

4. Aile Terapisi: Astımı olan gençlerin aileleriyle yapılan terapi oturumları, aile içi iletişimi güçlendirebilir ve aile üyelerinin genç astım hastasına destek olmalarını sağlayabilir. Aile terapisi, gençlerin astım semptomlarıyla başa çıkmalarına ve anksiyete düzeylerini azaltmalarına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak uzmanlar, multidisipliner bir yaklaşım benimseyerek, psikoterapi ve tıbbi tedaviyi bir arada kullanarak astım hastalarının hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını desteklemelidirler. Sağlık çalışanları, hastalara doğrudan eğitim vererek, bilgi eksikliklerini gidermeli ve hastalıkla başa çıkma stratejileri konusunda rehberlik etmelidirler. Ayrıca psikiyatrik değerlendirme yapılarak, gerekirse psikiyatrik destek sağlanmalıdır. Sonuç olarak, astım hastalarının psiko-sosyal ihtiyaçlarını anlamak ve tedavi planlarına bu ihtiyaçları entegre etmek önemlidir. Bu, hastaların yaşam kalitesini artırabilir, tedavi uyumunu iyileştirebilir ve hastalığın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle, astım tedavisinde sadece fiziksel semptomlara değil, aynı zamanda psiko-sosyal faktörlere de dikkat edilmesi gerekmektedir.

Kaynakça

Bektaş, H., Keser, İ., & Akcan, A. (2013). Astınlı hastaların yaşadıkları güçlükler. İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi, 27(3), 145-158.

Ten Thoren, C., & Petermann, F. (2000). Reviewing asthma and anxiety. Respiratory medicine, 94(5), 409-415.

Lomper, K., Chudiak, A., Uchmanowicz, I., Rosińczuk, J., & Jankowska-Polanska, B. (2016). Effects of depression and anxiety on asthma-related quality of life. Advances in Respiratory Medicine, 84(4), 212-221.

Klinik Psikolog İlayda Altunören