Makale

Otistik Bozukluk Nedir?

01.01.1970

Otizmin önceleri sanıldığı gibi, sevgi yoksunluğu, iletişim eksikliği ya da çocuğun geçmiş yaşantısı ile ilgili duygusal sorunlara ilişkin olmadığı anlaşılmıştır. Otizmin kaynağı psikolojik değil, beynin disfonksiyonuna bağlıdır. Otizm aslında bireyin sosyal çevreden koparak içe kapanması, diğer insanlarla etkileşimi onlar gibi sürdürmemesidir.

Otistik bozukluğun temel özellikleri, toplumsal etkileşim ve iletişimin önemli ölçüde bozukluğu ilgi ve etkinliklerin sınırlı oluşudur. Aşağıda Otizmin temel belirtileri verilmiş olup, bu temel belirtiler aynı anda mutlak olması gereken belirtiler olmayabilmekte ve çocuktan çocuğa farklılık gösterebilmektedir. Bazı çocuk üç maddeyi taşırken, bazısı daha fazla belirti gösteriyor olabilir. Ayrıca otizmde göz teması çok önemlidir ancak ayırıcı tanı değildir. Bir çocuk hiç göz teması kurmazken diğer bir otizmli çocuk çok keskin göz teması kurabilmektedir.

Temel belirtiler

  • Göz teması kuramama
  • Çevredeki kişileri yok sayma – ilgilenmeme
  • Uygun yüz ifadesi, jest – mimik kullanamama
  • Dil gelişimindeki eksiklikler ya da konuşmama
  • Oyun kurup oynamama
  • Oyuncaklarla tekdüze oynama ( arabayı sürmek yerine tekerleklerini çevirerek izleme vb)
  • İşaret parmağı ile bir objeyi gösterememe
  • İsmine tepki vermeme, söyleneni duymuyor gibi davranırken, sevdiği sesleri ya da reklam cıngıllarını diğer odadan bile duyduğunda koşarak gelme
  • Selamlaşmayla ilgili sıkıntılar

Otizmin Görülme Sıklığı

Ülkemizde yapılan, çocuklarda kronik hastalıkların sıklığı tarama çalışmasında 40.939 çocuk taranmış, 39’ unun otistik bozukluk tanısı aldığı bildirilmiştir Otizmin görülme sıklığının artmasında, otizm tanı koyma ölçütlerinin gelişmesi, bozukluğu tanımanın farkına varmanın artması gibi etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir

Otizmin Kardeşlerde Görülme Oranı

Epidemiyoloji çalışmaları, otizmi olanların kardeşlerinde otizm görülme riskinin % 3 olarak saptandığını ve bu oranın genel nüfusta görülme oranından 50 kez fazla olduğunu göstermiştir. Folstein ve Rutter (1997) tarafından yapılan ilk ikiz çalışmasında, aynı yumurta ikizlerinde otizmin eş görülme oranı aynı yumurta ikizi olmayanlara göre çok yüksek bulunmuştur. Bu sonuç birçok çalışmada da tekrarlanmıştır; tek yumurta ikizlerinde bozukluğun eş görülme oranı%36–91, Çift yumurta ikizlerinde ise yaklaşık %5 olarak bildirilmektedir.

Otizmin Yaşam Boyu Seyri

  • Bebeklik Dönemi
  • Okul Öncesi Dönem
  • Okul Dönemi
  • Ergenlik Dönemi
  • Yetişkinlik Dönemi

Bebeklik Dönemi

Bu dönemde otizmli çocukların fiziksel gelişimleri yaşıtlarıyla aynıdır. Uyku ve beslenme problemlerinin yoğun görülmesine rağmen, gelişimleri normaldir. Otistik bozuklukları olan bebeklerde üç tür davranış örüntüsü gözlemlenmektedir. Birinci türde; bebeklerin çoğu sakindir ve fazla bir şey istemezler; gün boyu yataklarında yatmaktan hoşnutturlar. Bazen anneler bu tür bir bebeğin aç olup olmadığını bile bilmediğini düşünür, çünkü bebek karnının doyurulması için ağlamaz. Bebeklikte bunlara “melek gibi bebekler” denir. Ancak zaman ilerleyip de bebek etkin ve girişken duruma gelmeyince anne babalar kaygı duymaya başlarlar. Bu bebeklerin aksine azınlığı oluşturan ikinci tür bebekler de; çok az uyur, gece gündüz bağırır, bu bebeklerin rahatlatılmaları ya da sakinleştirilmeleri çok zordur. Sakinleştirmenin yolunu keşfetmeye çalışan ailelerden birisi çocuğunun arabada seyahat etmeyi sevdiğini ve ağladığında arabayla şehir turu attıklarını iletmişlerdir.

Son tür bebeklerde; Her şeyin 1,5 – 2 yaşına kadar normal geliştiği Otizmli çocukların 1/3’ ünde 12 – 24 aylar arasında gelişimsel gerileme ( regresyon ) görülmektedir. Henüz tam olarak aydınlanmamış olan bu regresyon, bazen tümü ile normal bir çocukta ani ve yavaş bir şekilde otistik belirtilerin ortaya çıkması şeklinde, bazılarında ise hafif otistik belirtilerin daha da ağırlaşması şeklinde görülmektedir.

Okul Öncesi Dönem

Okul öncesi dönemdeki bu çocuklar değişikliklere karşı aşırı tepkisel olabilmektedirler. Otizm özellikle bu dönemde daha da belirginleşir. Oyun kurmada, akranlarıyla iş birliğine girmede yetersizlikler yoğun olarak gözlenmektedir. Hareketlerin taklit edilmesi, ilişki iletişim gerektiren durumlar, karşılıklılık, sıra alma, ince motor beceri gerektiren kesme, kalem tutma, bloklarla desen oluşturma becerileri sınırlıdır. Oyuncakları amacına yönelik kullanmaktan çok, sürekli aynı şekilde tekrarlayan davranışlar yapmaya yönelebilirler. Oyuncak arabayla oynarken onun gerçek bir arabanın modeli olduğunu, kendisinin de arabanın şoförü rolünü oynayabileceğini far etmeleri çok zordur. Bazen sadece arabanın tekerleğini saatlerce çevirebilir, saatlerce ileri geri sürebilir, ya da çıkardığı sesle ilgilenebilirler.

Bebeklik döneminde gözlenen çevreye ilgisizlik bu dönemde daha belirgin hale gelir. Çevresindeki kişilerin yüzüne bakmama, göz teması kurmaması ya da çok sınırlı oluşu otizmli bir çok bebeğin ortak özelliğidir. Tamamen kendilerine ait bir dünyada yaşıyor gibi görünen bu çocuklar, çevrelerinde olup bitene karşı çok kayırsızdırlar. Çağrıldıklarında duymuyormuş gibi tepki vermez, konuşurken dinlemez gibi görünürler. Fiziksel temastan mümkün olduğunca kaçınmaktadırlar.

İki – beş yaş dönemi, otistik özelliklerin en belirginleştiği, tanı için oldukça önemli bir dönemdir. Otizmli çocuklar fiziksel özellikler olarak oldukça normal, güzel ve çekici çocuklardır. Çocukların görünüşünün oldukça normal oluşu genellikle ailenin ve çevrenin çocuğun probleminin ne olduğunu anlamasını zorlaştırmaktadır. Bazı çocuklarda; sayıları tanıma, logo, araba markası ve yazıları okuma ( hiperleksi ), mekanik, takmalı - sökmeli oyuncakları ustalıkla yapma gibi üstün ( savant ) özelliklerin oluşu ailelerin kafasını iyice karıştırmakta, çocuğun herhangi bir probleminin olmadığına dair ip uçları olarak yorumlamalarına sebep olabilmektedir. Çadem Psikoloji olarak bizim yaptığımız uzun dönemli çalışmalarda erken çocukluk döneminde özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinden yaralanmaya başlayan ailelerin çocuklarının, otizm tablosunda çok iyi yerlere gelmesi, çocuğun zihinsel – duygusal gelişim kapasitesine de bağlı olarak, ileriki yıllarda diğer insanların fark edemeyeceği biçimde otizmin silikleşmesi mümkündür. Ancak otizmli bireylerle çalışmak çok hassas bir konu olduğundan, otizmi iyi bilen uzmanlarla çalışılması oldukça önemlidir.

Okul Dönemi

Otizmli çocukların ilkokul döneminde daha uyumlu oldukları göze çarpmaktadır. Bu dönemde sınırlı düzeyde de olsa, çevre ve akranlarına ilgi göstermeye başlayabilirler. Örneğin; üç yaşındayken benzer özellikler gösteren iki otizmli çocuk, okul çağına geldiğinde farklı özellikler sergileyebilirler. Okul çağına gelindiğinde, bu çocuklardan biri dili hiç kullanmazken, diğeri konuşmaya başlayabilir. Bu dönemlerde çocuklarda hırçınlık ve uyku gibi problemler azalabilir. İlkokula başlayacak düzeyde olan çocuklar, yazı yazma ve matematik öğrenme ile ilgili problemler yaşayabilirler, yazmayı reddedebilirler bu durumda özel eğitim ve rehabilitasyon programları düzenlenerek bu problemler giderilmeye çalışılabilinir.

Çocukların ilkokul döneminde de bireysel özellikleri göz önünde bulundurularak eğitim programlarına alınması çok önemlidir.

Otizmli çocukların entegrasyon ( gelişimi normal olan çocuklarla bir arada eğitim kaynaştırma görmeleri ) programlarından yararlanmaları onların gelişimi açısından çok önemlidir. Ancak ülkemizde hala entegrasyon uygulamalarında çeşitli zorluklarla karşılaşılmaktadır. Okullardaki eğitim ortamlarının yetersizliği, öğretmenler ve ailelerin, normal gelişim gösteren çocukların ve okul personelinin otizm hakkında bilgi eksikliklerinin olması sorunları arttırabilmekte; bu bilgi yetersizlikleri, otizmli çocukların sınıfta istenmemesine ve onlara karşı ön yargılı yaklaşılmasına yol açabilmektedir.

Çadem Psikoloji olarak erken çocukluk döneminde özel eğitim hizmeti almaya başlayan öğrencilerimizin % 90 ‘ ı tam zamanlı kaynaştırma eğitimine aktif olarak devam etmekte olup; her yıl öğrencilerimizin okullarında sınıf öğretmenleri, rehber öğretmenler ve branş öğretmenleri ile görüşerek öğrencilerin Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları’ nın hazırlanmasına katkıda bulunmaktayız. Ayrıca ailelerimizin ve öğretmenlerinin gerektiği tüm zamanlarda uzmanlık bilgilerimizi paylaşarak katkı ve fark yaratmaktayız.

Ergenlik Dönemi

Otizmli çocuklar ergenlik dönemini akranları gibi geçirirler. Bu çocukların büyük bir bölümü bu dönemi büyük problemler geçirmeden atlatırlar. Bazı otizmli ergenlerin bu dönemden olumlu yönde etkilendiği görülmüştür. Bazılarında ise belirtilerin geçici olarak ağırlaşmasının (% 30’ unda ) söz konusu olduğu belirtilen araştırmalar vardır. Bu gerileme bazen dil gelişiminde bazen de akademik becerilerde kayıplara yol açabilmektedir.

Ergenlik döneminde çocuklar fiziksel olarak güçlendikleri için, problemlerle başa çıkmak eğitimciler ve aileler için zor olmaktadır. Bu nedenle, eğitim programlarının erken çocukluktan başlayıp, yetişkinlik dönemine kadar devam etmesi önemlidir. Bu programlara devam eden ergenlerin iyi bir gelişim gösterdiği saptanmıştır.

Otizmli ergenlerin, karşı cinse ilgileri olabilir. Ancak bu ilgilerini ifade ediş tarzları akranlarından farklılıklar gösterebilir. Yüksek işlevli otizmli bireyler, Asperger Sendromu olan bireyler ve YGB, A Tipik Otizm gibi tanı gruplarında yer alan bireyler ya da eşlik eden problemi olmayan ( Ağır ve Orta Dereceli MR ) otizmli bireylerde doğru destek aldıklarında bu dönemi daha uygun atlatabildikleri bilinmektedir.

Çadem Psikoloji olarak erken çocukluk döneminden itibaren izlediğimiz ve şu anda bu dönemi yaşayan öğrencilerimiz ile çalışmalarımız devam etmekte olup; ailelerimiz ile işbirlikçi yaklaşımlarla yapılan çalışma, değerlendirme ve müdahalelerle öğrencilerimizin bu süreci her yetişkin ergen bireyler gibi yaşadıkları gözlenmektedir. Hatta bazı öğrencilerimiz bu dönemi oldukça yapıcı ve olumlu bir şekilde yaşadıkları, normal gelişim gösteren akranlarından dahi daha hafif ve sorunsuz geçirmekte oldukları vakalarımız da mevcuttur.

Yetişkinlik Dönemi

Erken çocukluk döneminden itibaren eğitim alan otizmli bireylerin; zihinsel, duygusal gelişim kapasitesiyle doğru orantılı olarak yetişkinlik döneminde herkes gibi yaşamını bağımsız bireyler olarak sürdürebilmesi ( iş – meslek sahibi olma, evlenme, çocuk sahibi olma vb ), hatta kimi otizmli bireylerin farklı olduğunu diğer yetişkinlerin anlamaması, bazı özelliklerin karakteristik özellik olarak yansıması, otizmin silikleşmesi söz konusu olabilmektedir.

Otizm tablosunu daha ağır geçiren, eşlik eden mental bir problemi olan bireyler ise yetişkinlik döneminde otizmin belirtilerini sergilerler. Bu dönemde bireylerin bazıları kendilerini çevreden izole ederek yalnız kalmayı tercih edebilirler. Baskı yapılmadığı takdirde zorluk çıkarmazlar ancak kendi hallerine bırakıldığında da bildiklerini unutabilirler. Ergenlik öncesi dönemde bu bireylere bağımsız yaşam becerilerinin kazandırılması, ergenlik döneminden itibaren de bireylerin mesleğe yönlendirilmeleri ve sosyal hayata dahil edilmeleri çok önemlidir. İlgi alanları ve gelişim seviyelerine göre meslek seçimleri yapılmalıdır. Meslek kazanımı otizmli bireylerin rahat bir yetişkinlik dönemi geçirmelerini sağlayacaktır.