Yapılan araştırmalar sınav kaygısının önemli oranda anne ve babanın yüksek beklentilerine uygun bir başarıya ulaşamama korkusundan kaynaklandığını göstermekte. Bu durum ayrıca çeşitli ruhsal sıkıntıları da tetikleyebilmekte. Bu konuda ailenin kendi istek ve hedeflerini dayatmak yerine çocuğun ihtiyaçlarını, kapasitesini göz önünde bulundurarak beklenti içine girmesi önemlidir. Bir diğer önemli mesele çocuğa sorumluluk vermek ile ilgili. Çalışma programının, ödevlerin tamamlanmasının sorumluluğu her zaman için çocukta olmalıdır. Bu yaklaşım hem özgüveni hem sorumluluk duygusunu pekiştirecektir. Her zaman için elde edilen sonuca değil gösterilen gayrete geri dönülte bulunmalıdır. Aferin 80 puan aldın yerine, aferin çok güzel gayret edip çalıştın gb..
Öğrenme ve başarı için bir diğer kritik nokta tabii ki kaygı ile ilgili. 2010 yılında gerçekleştirilen bir çalışma birinci sınıfın ilk döneminde kaygılı olan çocukların okulun ikinci döneminde diğer çocuklara oranla okuma başarısının sekiz kat, matematik becerisinde ise 2.5 kat başarısız olduğu bulunmuştur. Başka bir araştırmada ise birinci sınıf kaygısı yüksek bulunan çocukların beşinci sınıfa geldiklerinde de kaygıya bağlı düşük okul başarısı gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Kaygı çocuk ve gencin öğrenme süreçlerinden dikkat, algı, konsantrasyon, ve hafıza işlevlerini etkliler.Kaygı ve hafıza işlevleri beyinde aynı bölge tarafından kontrol edildiğinden yüksek kaygı, okulda elde edinilen bilgiyi becerisini de olumsuz etkiler. Klinik ortamda sıklıkla çalıştığımız konulardan biri olan tırnak yemenin yine performans kaygısı ile ilişkili olabileceği de görülmektedir. Bu sebeplerle performans kaygısının yoğunlunun çocuğun günlük işlevini bozduğu durumlarda bir uzman tarafından destek alınması önerilir.
Başarının çokbaşlı olduğu ve bir çok etmenden etkilendiği, kişinin akademik başarısının ileriye yönelik hayatında sadece bir etmeni oluşturduğu. Özgüven, yüksek benlik algısı